Ödeme
Sevgili dostlar, sizin için bir ödeme planı hazırladık:
-Başvurusu onaylanan dostların kesin kaydını yapabilmemiz için, onay tarihinden itibaren 10 gün içerisinde ilk ödeme olan 299€'yu hesabımıza yatırmış olması gerekir. Belirtilen sürede ödeme yapmayanların maalesef başvurusu düşer.
-İlk ödemesini yapan dostumuz, 4 Mayıs 2018 tarihine kadar ikinci ödemesi olan 300€'yu hesabımıza yatırmalıdır.
-Son ödememiz olan 300€, tura çıkış tarihinden önce olacaktır. Siz ne zaman isterseniz hesabımıza yatırabilir ya da ofisimize gelip elden teslim edebilirsiniz.
-Tur ücretini tek seferde ödemek isteyenlere 50€ indirim yapıyoruz. (Bu kampanyamız 20 Nisan 2018 tarihine kadar geçerlidir.)
-Ben kesin kayıt ücretinden sonra taksitlendirme yapmak istiyorum derseniz, geri kalan 600€'u tura çıkış tarihine kadar eşit miktarda bölebiliriz.
-'Avrupa'yı arkadaşınla gez!' kampasından faydalanıyorsanız, 50€ indirim hakkınız, kesin kayıt ücretinden sonra kalan bakiyenizden düşecektir.
(Vize ücreti olan 140€, vize başvurusunda alınacaktır)
Vize
Ne diyorsun? Derhal burayı terk et kardeşim!
Hocam biraz rahat ol... Şu ülkede çok az kimsenin pasaportu var zaten. Gerçekten rahat ol...
Başvuru yapan kişilerin pasaportu olsa bile, bize en az bir yıllık pasaport lazım. Schengen vizesi kuralları gereği, seyahatimizin bitiş tarihinden itibaren en az 6 ay süreli bir pasaporta sahip olmanız gerekiyor.
Siz başvurunuzu yapın ve pasaport başvurusu için bizden haber bekleyin. Bu işlemler hayallerinizin tuzu biberi. Hiç dert etmeyin...
O işi de bize bırakın dostlar. Başvurusu olumlu değerlendirilen dostlara ayrıntılı bilgi vererek danışmanlık hizmeti yapacağız. Vize için gerekli belgeleri sizlerden isteyip kontrol edeceğiz. Vize ücretini 'Ödeme' kısmında belirtmiştik zaten. (vize ücretine, koordinasyon bedeli ve zorunlu seyahat sağlık sigortası dahildir.)
Siz, şuan için sadece başvurunuzu yapın, eşinize dostunuza haber salın, bu yaz Mottobüs'le Avrupa'da olacaksınız.
Program
Tura başlamadan önce sizlere dağıtacağımız, her şehir ile ilgili bilgilerin olduğu, yapılması gerekenlerin, gezilmesi görülmesi gereken yerlerin bulunduğu, nerede ne yenir ne içilir ile ilgili tavsiyeler verdiğimiz, görmeden ölmeyin, yapmadan dönmeyin dediğimiz, müzeler arası kısa güzergahları-rotaları çizdiğimiz kitapçıklar olacaktır. Ayrıca tur koordinatörü şehirlerdeki serbest zamanlarda, daha verimli gezebilmeniz için sizlere ipuçları da verecektir.
Emin olun Avrupa'da kimse İngilizce bilmiyor. Yani kimse bilmiyor derken şöyle: mesela turistik yerlerde, hediyelik eşya satan şirin amca ve teyzeler, bizim Bodrum'daki amca ve teyzeler kadar İngilizce konuşuyorlar. Yani alışveriş İngilizce'siyle size yardımcı oluyorlar.
Biliyorum aslında ama biraz da bilmiyorum gibi sanki! İşte bu seviye en sevdiğimiz seviyedir... Avrupa'da bir şehirde, İngiliz Dili ve Edebiyatı İngilizce'si ile karşı karşıya kalmanız için, tesadüfen İngiltere Kraliçesi ile karşılaşmanız gerekir. Eğer çok şanssız değilseniz bu çok düşük bir ihtimal.
Amacınız alışveriş ise Pisa'daki Pakistan'lı ağbi zaten doğru düzgün bir İngilizce konuşamıyor. Hatta bir kaç Türkçe kelime ile size yardımcı bile oluyor. Amacınız bir şeyler yemek içmek ise, her şey menüde yazıyor zaten ve garsona göstermeniz yeterli. Yani işaret diliyle bile anlaşabilirsiniz.
İngilizce'yi asla dert etmeyin. Ne ihtiyacınız varsa çok rahat bir şekilde karşılayacaksınız. Hatta 'ne güzel iletişim kuruyorum' diye kendinize şaşıracaksınız. Ayrıca köprülerin, nehirlerin, binaların dili yok, bunların kendilerine has bir iletişim yöntemi var. Siz hiç zorluk çekmeden, onlarla anlaşacaksınız. Güzel olan da bu zaten.
Şimdi dostlar, şöyle bir şey var: 'zaman göreceli bir kavram'. Bunu biz demiyoruz, Einstein amcamız söylüyor. 'Zaman yetiyor mu?' diye sorulduğunda biz de 'Ne için?' diye soruyoruz. Çünkü herkesin yapmak istediği şey aynı değil. Amacınız kentin önemli yerlerini gezmek, müzelerini görmek, ünlü bir yemeğini yemek, şirin bir kafede bir şeyler içmek ise cevabımız 'evet, zaman yetiyor'.
Mesela İstanbul'u kaç günde gezebilirsiniz ya da İzmir'i. Öyle şehirler vardır ki gezmek için haftalar, hatta aylar yetmez. Ama her kentin eski meydanını, ünlü bir caddesini, çarşısını, gezmek belki de saatlerinizi almaz. Gittiğimiz şehirlerin atmosferini içine çektiğinizde günlerce kalmak ve gezmek isteyeceksiniz, bu çok normal... Ama böyle panorama bir tur ile görüp beğendiğiniz bir kenti, daha sonra gelmek üzere listenize ekleyebilirsiniz.
Hadi gelin birlikte hayal edelim... Paris’te otele yerleştikten sonra dışarı çıktınız. Filmlerde, fotoğraflarda gördüğünüz caddeler, sokaklar karşınızda, yanından geçiyor, üzerinde yürüyorsunuz. Sanki bir filmin içerisindesiniz. Napolyon’un Zafer Takı'yla bir fotoğraf çekindiniz ve meşhur Champs- Élysées Caddesi'nde yürümeye başladınız. Şairlerin, müzisyenlerin uğradığı kafeler sağınızda, solunuzda ilerliyor. O kafelerden birine oturup 20-30€’ya kahve içip kruvasan yediniz. Oh! kendi filminizin başrol karakterisiniz. Hayat size güzel. Sonra gezmeye devam ettiniz. Parkı geçip Louvre Müzesine geldiniz. 16€’ya müzeyi görebilirsiniz. Akşam yemeği için Le Marais'i tercih ederseniz 30€'yu gözden çıkarırsınız. Eiffel kulesine çıkmak isterseniz ekstra 25€ verirsiniz. Bangladeşli ağbilerden pazarlık yapmadan 10-15€’ya hediyelik eşya alırsanız Paris size pahalıya mal olur. Otele geldiğinizde kafanızdan bir hesap yaparsınız ve pişman olursunuz. Bu sefer bir sonraki şehirde bir kısıtlamaya gidersiniz.
Eğer bütçeniz kısıtlıysa, sizin için önemli olan şehirlerde para harcamanız daha mantıklı olacaktır. Bizim önerimiz tur rotasından kendinize üç şehir belirlemeniz. Yapmak istediğiniz, hayaliniz olan şeyleri bu şehirlerde gerçekleştirmeniz. Eğer hayalinizde Eiffel Kulesi'ne çıkmak var ise Prag'daki müzelerde çok para harcamayacaksınız demektir... Yok, "Benim babam zengin! Gidicem Avrupa'ya, vurucam kırbacı, vurucam kırbacı..." diyorsanız ona bir şey diyemeyiz tabi ki. Saygımız sonsuz. Günlük giderlerinizi ortalama 25-30€ olarak hesaplarsanız, 15 günlük Avrupa Turu için max. 400-450€ yeterli olur.
Sevgili dostlar en keyifli kısmı yeme-içme olayı zaten. Katılım bedeline yeme-içme dâhil değildir. Çünkü; kimi yer sebzeli etsiz yemeği, kimi der 'etsiz bu ne yemeği?'. Kimi ister acılı, baharatlı, sulu yemeği, kimi der 'katık etmeli bir kuru ekmeği!'. Saygılar…
Bir otobüs dolusu insanın yemek ihtiyacını karşılamak maddiyatından da evvel maneviyatıyla zordur. Herkes ne istiyorsa onu yemeli hiç sorun yaşamamalı mottosuyla yeme içme mevzusuna hiç girmiyoruz. Ayrıca biz ilkokul gezisi gibi kırk beş kişi birden gezmiyoruz. Turistik yerlerde bir restoranda kırk beş kişilik boş yer bulmak da oldukça zordur zaten. Maddi hesaplamalarından da önce bu nedenlerden mütevellit katılım bedeline yeme-içme dahil değildir.
Kimsenin yeme-içmesine kimse karışamaz! Sizlere tavsiyemiz, yerel tatları deneyin, çekinmeyin. Avrupa'ya gidip de Burger King'de, Mc Donalds'ta yemeyin çünkü Türkiye'de de var. Mesela Viyana'da şinitzel yiyin, Bratislava'da kofola için... (Şehirlerdeki yerel lezzetler ile ilgili ayrıntılı bilgi, katılımcılara dağıttığımız kitapçıklarda olacaktır)
Yola çıkmadan önce akmayan, kokmayan, bozulmayan yiyecekleri (konserve, sandviç, kek, börek vb.) yanımıza alıyoruz. Hatta olabildiğince börek, çörek, kek yapıp getiriyoruz, otobüste kimde ne hünerler var bu sayede biliyoruz. Hodri meydan!
Ayrıca ihtiyaç olduğunda (kahvaltılık ihtiyacı oluyor genelde) Avrupa’nın uygun fiyatlı marketlerine (mesela BİM’in Avrupa versiyonu “Lidl”) uğruyoruz. Konaklama olan şehirlerde kahvaltıyı otelde yapıp çıkıyoruz, diğer günlerde ise yolculuklarımızı geceleri yaptığımız için, sabahları şehre girişlerde şöyle güzel manzaralı bir yerde otobüsü park ediyoruz, kimde ne var ortaya döküyor ve harika bir sofra kuruyoruz. 'Şu krem peyniri uzatsana ağbi... Al canım Nutella... Domatesi kim almış?... Vaay gözleme mi o? Bu ne balzamik sirke mi? Oha menemen var! (o kadar da değil tabi)…
Yolculuk
Tabi ki otobüs yolculuğu denince aklınıza uykusuz, yorucu bir gece ya da sıcak, sıkıcı bir gün gelebilir. Öncelikle bu otobüs turunu, şehirler arası seyahatlerinizde kullandığınız firmalar gibi düşünmeyin. Çünkü bu sıradan bir otobüs yolculuğu değil, Mottobüs yolculuğu...
Mesela her şeyden önce asık suratlı ortalıkta dolaşan, sağınıza solunuza çarpan bir muavin yok. Rahat ve samimi bir ortamda, her bir yanınızda, tur sonunda hiç ayrılmak istemeyeceğiniz insanların, dostların olduğu, istediğinizde çayınızı, kahvenizi yapıp içebileceğiniz, otobüsün en arkasından en önüne, isterseniz dakikalarca yürüyüp, şarkılar türküler söyleyerek, oyunlar oynayarak geçireceğiniz bir yolculuk olarak hayal edin.
Yorulacak mısınız? Evet! Ama tuhaftır, ne kadar yorulursanız yorulun, kendinizi hiç olmadığınız kadar enerjik ve mutlu hissedeceksiniz. O muazzam şehirler size 'merhaba' dedikçe, o muntazam sokaklarda, tarihi caddelerde saatlerce yürüdükçe, enerjiyle dolacak, kendinize geleceksiniz. Bakkala ekmek almaya bile arabayla giden insan Roma'da en az on kilometre yürüyecek. Emin olun!
Kilometrelerce gezseniz de, her günün gecesi otobüse yorgun dönseniz de, yeni bir şehrin büyüsü ve heyecanı, sizi bir diğer sabaha daha güçlü uyandıracak. Paris'teki Eiffel henüz aklınızdan çıkmamışken Pisa'ya merhaba diyecek, çektiğiniz fotoğraflardan hangisinin daha iyi olduğuna karar veremeden Floransa'nın büyülü sokaklarında neye uğradığınızı şaşıracaksınız. Yorgunluk dediğimiz şey sizin bildiğiniz yorgunluktan değil. Emin olun! Otobüs yolculuğu tur zamanımızın sadece %25’sini doldurmaktadır.